Fiyatlar genel düzeyindeki sürekli artışlar olarak tanımlanan enflasyon günümüzün en önemli ekonomik problemlerinden biridir. Ülkemizin çift haneli enflasyon oranından dolayı öyle söylüyor değilim, enflasyon yaygın bir problem. Ne var ki bazı ülkeler enflasyonun yüksekliğinden, bazı ülkelerden de düşüklüğünden dolayı mustarip…
Enflasyon başta gelir dağılımı adaletsizliği olmak üzere ekonomiye birçok olumsuz etkide bulunmaktadır. Türkiye ekonomisi bu etkilere uzun yıllardır mazur kalmaktadır. Enflasyon ile mücadelede başarılı olduğumuz bir dönem göstermek pek mümkün değildir. Diğer taraftan 2009 yılı itibariyle dünyayı etkisi altına alan küresel krizle birlikte özellikle azalan enerji fiyatlarının da etkisiyle, gelişmiş ülkeler ideal seviyelere yükselemeyen bir enflasyon oranı ile karşı karşıya kalmışlardır.
İdeal enflasyon oranı ne olmalı?
Bu önemli bir tartışma konusu. Burada genel kabule değinip, detaylı bilgi için sizi Mahfi Eğilmez Bey’in
ilgili yazısına sizi yönlendireyim. Enflasyonun %2 seviyeleri ideal olarak kabul edilmektedir. Gelişmiş ülkeler genelde bu seviyeleri hedefler iken gelişmekte olan ülkeler bir miktar daha yukarıda bir hedef belirlemektedir. Örneğin TCMB’nin enflasyon hedefi yıllardır %5’dir.
Türkiye’nin enflasyon ile mücadeleye ihtiyacı var mı?
Bu çok daha kolay bir soru oldu. Cevap, tabii ki evet. Aşağıda yer alan grafikte bu durum çok net olarak görünüyor. Türkiye, dünyanın en büyük 20 ülkesi içinde %10,7’lik enflasyon oranı ile başı çekiyor. Yani enflasyon ile mücadeleye en fazla ihtiyacı olan ülke Türkiye. Türkiye’den sonra %6,7 ile Meksika daha sonra %3 civarında enflasyon oranları ile sırasıyla Endonezya, Hindistan ve Rusya geliyor. Enflasyon oranı ABD’de %1,9, Euro alanında %1,5 iken, Japonya’da ise %0,4 ile en düşük enflasyon oranına sahiptir.
Yukarıda grafikte yer alan 12 enflasyon oranı %2 seviyesinin altındayken, 8 ülkenin enflasyon oranı %2 düzeyinden daha yüksektir. Yani bazı ülkelerin enflasyon oranı düşük bazılarının ki de yüksektir. Dolayısıyla bazı ülkeler enflasyonu artırmak için çaba sarf ederken bazı ülkelerde düşürmek için çaba sarf etmektedir.
Enflasyon oranını ideal seviyesine ulaştırmak için başka bir ifade ile fiyat istikrarını sağlamak için para politikasının yürütümünden sorumlu merkez bankaları bazı araçlar kullanırlar. Para politikası araçları olarak adlandırılan bu araçların başında faiz oranları gelir. Basit bir şekilde anlatmak gerekirse, merkez bankaları faiz oranlarını artırarak talebi kısmaya ekonomik aktiviteleri yavaşlatmaya tasarrufları artırmaya böylece enflasyonu azaltmaya çalışırlar. Bu durumda uygulanan para politikasının sıkı olduğundan bahsedilir. Şayet enflasyon oranı yükseltilmek isteniyorsa faiz oranları azaltılarak bu amaca ulaşılmaya çalışılır. Bu durumda düşük faiz oranları ile merkez bankaları talebi canlandırarak enflasyonu artırmaya çalışırlar. Gelişmiş ülkelerin yıllardır uyguladığı bu politika henüz istenen sonuçları da vermiş değildir.
Faiz oranları ele alınırken reel oranlara bakmak gerekir. Enflasyon oranının üzerinde elde edilen bir faiz satın alma gücünü artıracaktır. Örneğin belirli bir dönemde net %10 faiz getirisi elde edilirken enflasyon oranı da %10 olarak gerçekleşmişse bu durumda kişinin satın alma gücü değişmemiştir. İnsanların taleplerini kısıp tasarrufa yönelebilmeleri, faizlerin enflasyondan ne kadar yüksek olduğu ile alakalıdır. Elde edilen getirinin enflasyondan arındırılmasıyla
reel faize ulaşılır. Yatırım kararlarında nominal faizden ziyade reel faiz önem arz eder.
Merkez Bankası sıkı para politikası uyguluyor mu?
Merkez Bankası hemen hemen her açıklamasında sıkı para politikasına değinmektedir. Ancak Merkez Bankasının sıkı para politikası uyguladığı konusunda hemen herkes hem fikir değildir. Halbuki yukarıda yer alan grafikte sıkı para politikasına en çok ihtiyacı olan ülkenin Türkiye olduğunu da görmüştük. Aşağıda da aynı grafik yer almakta. Sadece sıralama enflasyon oranına göre değil, reel faize göre yapılmıştır.
Yukarıdaki grafikten görüleceği üzere en yüksek reel faiz Brezilya ve Rusya’ya aittir. Dolayısıyla bu ülkelerin sıkı para politikası uyguladığı söyleyebiliriz. Aynı zamanda bu yıl faiz oranlarında iki ülkenin de önemli indirimler yaptığını belirtmemiz gerekir. Yani yüksek faiz talebi daraltarak enflasyon oranını azaltmış, sonrasında Merkez Bankaları faiz indirimlerine gitmiştir. Ancak enflasyon ile mücadele ettikleri hala yüksek reel faizlerden görülmektedir.
Türkiye ise enflasyon oranı en yüksek ülke olmasına rağmen reel faiz oranında 5. sırada yer almaktadır. Enflasyon oranı yüksek olan diğer ülkeler ile karşılaştırıldığında, Türkiye’de faizlerin yeterince yüksek olmadığı belirtilebilir. Bu açıdan bakıldığında Meksika’nın da benzer şekilde enflasyonla mücadelede yeterince sıkı bir politika uyguladığı söylenemez. Grafikte reel faizlerin 13 yerde ise negatif olduğu görülmektedir. Bu ülkelerde de gevşek para politikası ile talebin artırılarak enflasyonun yükseltilmeye çalışıldığı görülmektedir.
Gelişmiş ülkelerin enflasyonu %2 seviyesine çıkarmaya çalıştıkları ve yeni yeni bu amaca yaklaştıkları, gelişmekte olan ülkelerin ise enflasyon oranını %3’lere düşürmeyi başardıkları bir dönemde, biz yeteri mesafe kat edemedik. Yüksek enflasyon oranı ile ekonomi de yol almamız maalesef mümkün olmamaktadır. Dönem dönem bazı kazanımlar söz konusu olsa da sürdürülebilmesi mümkün olmamaktadır. Enflasyon problemimize merkeze oturtmadıkça da bu konuda başarı sağlamamız da mümkün görünmemektedir. Son zamanlarda ise önceliğin daha çok büyüme konusuna verildiği görülmektedir.
Son olarak, enflasyonla mücadeleye en fazla ihtiyacı olan Türkiye’nin, bu konuda ortaya koymuş olduğu çabanın yetersiz olduğu söylenebilir.