Kasım ayı bütçe gerçekleşmeleri açıklandı. Kasım ayı ve Ocak – Kasım dönem rakamlarına bakalım. Sonra da bir değerlendirme yapmaya çalışalım. Aşağıda yer alan grafikte aylık bütçe dengesi yer almaktadır. 2016 yılı Kasım ayında 10 milyar TL fazla veren bütçe, 2017 yılı Kasım ayında 1,5 daha az 8,5 milyar TL fazla verdi. Aylık rakamlara bakıldığında geçen yılın Kasım ayına göre daha kötü bir aylık gerçekleşme söz konusu.
Kasım ayında bütçe gelirleri önceki yılın aynı ayına göre %7,3 oranında artarak 65,2 milyar TL’ye, bütçe giderleri %11,8 oranında artarak 56,7 milyar TL’ye yükseldi. Kasım ayında geçen yılın aynı ayına göre bütçe gelirleri de bütçe giderleri de artış göstermiş oldu. Ancak giderlerdeki artış daha yüksek oranla gerçekleşti.
Aşağıda yer alan iki grafikte de 2016 ve 2017 yılının ilk on bir ayının bir karşılaştırması bulunmaktadır. Ocak – Kasım 2016 döneminde bütçe 2,1 milyar TL açık vermişken, Ocak – Kasım 2017 döneminde bütçe 26,5 milyar TL açık verdi. Başka bir ifade ile bütçe açığı yaklaşık olarak 13 kat artış göstermiş oldu.
Ocak – Kasım 2017 döneminde bütçe gelirleri önceki yılın aynı dönemine göre %13 oranında artarak 574,6 milyar TL olurken, bütçe giderleri %17,7 oranında artarak 601,1 milyar TL’ye yükseldi.
2016 yılı ile karşılaştırdığımızda bütçede belirgin bir bozulma söz konusu. 2017 yılında ekonomik büyümeyi artırmayı tercih etmiş olmanın da bir bedeli veya uygulanan genişlemeci maliye politikasının sonucu olduğu da belirtilebilir.
Bardağın dolu ve boş yanlarını ayrı ayrı değerlendirelim. Önce işe olumlu tarafından bakalım. Avrupa Birliği’nin ekonomik kriterlerine göre bütçe açığının GSYH’ye oranı %3’ü aşmamalıdır. Bizde bu oran yıllardır %1 seviyelerindedir ve AB ülkeleri içinde en iyi oranlardan biridir. Yani ülkemizde yıllardır mali disiplin söz konusudur. Mali disiplinin önemine dair ilave bilgiler için ilgili yazım okunabilir. Mali disiplin önceki yıllarda sağlanan ekonomik kazanımlarda büyük role sahip olmuştur. 2017 yılı ile birlikte risklerin belirmesiyle buradaki alanın (%3’e kadar) kullanılıyor olmasının çok fazla mahsuru olmayacağı düşünülebilir. Dolayısıyla bu alan kullanılarak ekonomiyi daha fazla büyütmenin tercih edilmiş olması iyi bir tercih olarak görülebilir. Ancak bu noktada altını çizmemiz gereken bir husus da vardır. Ekonomi 3. Çeyrekte açıklandığı üzere %11 gibi bir hızla büyürken bütçe açığının önemli ölçüde artması, büyümenin sürdürülebilirliği konusunda tereddütler oluşturmaktadır. Diğer taraftan ekonomik büyüme hız keserse bütçe açığının nerelere varabileceğini de düşünmek gerekir.
Bardağın boş tarafına bakarsak da, bu yılki bütçe açığının geçmiş yılların 2 katında fazla, 60 milyar TL civarında olacağı belirtiliyor. Bütçe açığının önceki yıllara göre %100’den fazla artışı şüphesiz piyasalarda tedirginlik oluşturuyor. Böylece bütçe açığının GSYH’ye oranı %2’yi aşabilecek. Yıllardır %1 seviyesinde seyreden bu oranın birden sıçrama göstermesi önem arz ediyor. Burada önemli olan ipin elden kaçıp kaçmaması. Öncelikle bütçe açığında artık %1 seviyelerine dönmemizin oldukça zor olduğu söylenebilir. Peki, daha da yukarıya gider mi? Öncelikle gitmemesi gerektiğini belirtelim. Çünkü ekonomi olarak elimizde tek çapamız bu kaldı. Dış finansman ihtiyacımız artarken mali disiplini kaybetmek çok kötü sonuçlar doğurabilir. Bence mali disiplinin elden kaçırılma riski yok da değildir. Bütçe açığının GSYH’ye oranı bu yıl %2 civarında gerçekleşmesi beklenmektedir ancak 2018’de %3’e tırmanabilir. Çünkü yap-işlet-devret uygulaması ile verilen gelir garantileri her geçen yıl bütçeye daha fazla yük getirecektir. Özelleştirme gelirleri bundan sonra eskisi kadar bütçeyi destekleyemeyecektir. Yine bu yıl hız verilen Kredi Garanti Fonu uygulaması önümüzdeki birkaç yılda bütçeye önemli bir yük getirebilir. Bu uygulama mevcut haliyle birkaç yıl içinde bütçeye 20 milyara varan bir yük getirebilir. Ancak KGF uygulamasının devam ettirilmesi de zaman zaman gündeme gelmektedir ki, bu da bütçeye daha fazla yük demektir. KGF uygulaması bir değerlendirme ilgili yazımda yer almaktadır. Diğer taraftan son zamanlarda gündeme gelen vergi artışları söz konusu olumsuz etkileri bir miktar telafi edebilir.
Bu yıl bozulan bütçe görünümünün yanı sıra, sayılan nedenlerden dolayı önümüzdeki yıllarda da geçmiş yıllardaki düzeylere muhtemelen geri dönemeyecek olmamız, ülkemizin en önemli risklerinden biridir.