google.com, pub-4218368915119241, DIRECT, f08c47fec0942fa0 google.com, pub-4218368915119241, DIRECT, f08c47fec0942fa0 google.com, pub-4218368915119241, DIRECT, f08c47fec0942fa0 Finansal Göz: Kasım 2018

26 Kasım 2018 Pazartesi

Takipteki Alacaklar


Bu yazıda Türk Bankacılık Sektörü’nün takipteki alacakları ele alınmaktadır. Takipteki alacaklara ilişkin ilk olarak rakamları sunalım, sonrasında bir değerlendirme yapmaya çalışalım. BDDK’dan sağlanan veriler ile Türk Bankacılık Sektörü’nün bütününe baktıktan sonra farklı banka türlerine dair bilgilendirme yapalım.

Aşağıdaki grafikte Türk Bankacılık Sektörü’nün takipteki alacak tutarları yer almaktadır. Veri 2002 yılı Aralık ayından başlamaktadır. Zira BDDK’nın sunduğu ilk veri, o ay itibariyledir. Buna göre 2007 yılına kadar yatay bir seyirden bahsedilebilir. 2002 yılında yaklaşık 10 milyar TL olan takipteki alacaklar, 2006 yılında 6 milyar TL’ye kadar düşmüştür. 2001 krizinde bankacılık sektörünün üçte birinin çökmesinden sonraki toparlanma sürecinde bu durum yaşanmıştır. Sonrasında sektörün faaliyetlerindeki artış başka bir ifade ile kredilerindeki artışa paralel olarak takipteki alacakları da artmıştır. Ancak son aylarda takipteki alacaklarda bir sıçrama olduğu görülmektedir. 2018 yılı Eylül ayı itibariyle Türk Bankacılık Sektörünün takipteki alacakları 86 milyar TL’ye ulaşmıştır. Bu tutar 2017 yıl sonu ile karşılaştırıldığında yaklaşık olarak %35’lik bir artışa karşılık gelmektedir. Yıllık artış oranını görmek için önceki yılın aynı ayı ile karşılaştırılsa da, %37 oranında bir artış söz konusudur.


Aşağıda yer alan grafikte banka türleri itibariyle takipteki alacakların dağılımı yer almaktadır. 2018 yılı Eylül ayı itibariyle mevduat bankalarının takipteki alacakları 79,7 milyar TL’dir. Başka bir ifade ile Türk Bankacılık Sektörü’nün takipteki alacaklarının %79,9’u mevduat bankalarına aittir. Gerek krediler gerek aktif büyüklüğü açısından bakıldığında da benzer oranlar söz konusudur. Yani mevduat bankalarının takipteki alacaklarının çok olması kredilerin çok olmasından kaynaklanmaktadır. Takipteki alacaklar katılım bankalarında 4,7 milyar TL, kalkınma ve yatırım bankalarında 1,7 milyar TL’dir. Oransal olarak bakıldığında da sırasıyla %5 ve %2’lik bir paya sahiptirler.

  
Aşağıda yer alan grafikte yıllar itibariyle mevduat bankalarının takipteki alacakları bulunmaktadır. Buna göre mevduat bankalarının takipteki alacakları 2002 yılı itibariyle yaklaşık 10, 2009 kriz yılında 20, 2018’de ise 80 milyar TL’dir. Mevduat bankalarının yıl sonuna göre takipteki kredilerinin artış oranı yaklaşık olarak %33’dür.  


Aşağıda yer alan grafikte yıllar itibariyle katılım bankalarının takipteki alacakları bulunmaktadır. Buna göre katılım bankalarının takipteki alacakları 2005 yılı itibariyle yaklaşık 0,3, 2009 kriz yılında 1,2 ve 2018’de 4,7 milyar TL’dir. Katılım bankalarının yıl sonuna göre takipteki kredilerinin artış oranı yaklaşık olarak %40’dır.   


Aşağıda yer alan grafikte yıllar itibariyle kalkınma ve yatırım bankalarının takipteki alacakları bulunmaktadır. Buna göre kalkınma ve yatırım bankalarının takipteki alacakları 2002 yılı itibariyle yaklaşık 0,2, 2009 kriz yılında 0,3, 2018’de ise 1,7 milyar TL’dir. Kalkınma ve yatırım bankalarının yıl sonuna göre takipteki kredilerinin artış oranı yaklaşık olarak %130’dur. En yüksek artış bu grupta görülmüştür.    


Bankalarımız sahiplik açısından yerli özel, kamu ve yabancı olarak da sınıflandırmaya tabii tutulmaktadır. Aşağıda yer alan grafikte banka türleri itibariyle takipteki alacakların dağılımı yer almaktadır. 2018 yılı Eylül ayı itibariyle yabancı bankaların takipteki alacakları yaklaşık 31 milyar TL’dir. Başka bir ifade ile Türk Bankacılık Sektörü’nün takipteki alacaklarının %37’i yabancı bankalarına aittir. Takipteki alacaklar yerli özel bankalarda yaklaşık 31 milyar TL, kamu bankalarında yaklaşık 23 milyar TL’dir. Oransal olarak bakıldığında da sırasıyla %36 ve %27’lik bir paya sahiptirler.


Aşağıda yer alan grafikte yıllar itibariyle yabancı bankaların takipteki alacakları bulunmaktadır. Buna göre yabancı bankalarının takipteki alacakları 2002 yılı itibariyle yaklaşık 0,1, 2009 kriz yılında 6, 2018’de ise 31 milyar TL’dir. Bankacılık sektörüne yabancı yatırımcıların 2005 yılı Avrupa Birliği (AB) ile müzakereler başladıktan sonra ilgi gösterdiği belirtilebilir. Dolayısıyla o tarihten önceki takipteki alacakların düşük tutarları bu durum ile açıklanabilir. Yabancı bankalarının yıl sonuna göre takipteki kredilerinin artış oranı yaklaşık olarak %43’dür.   


Aşağıda yer alan grafikte yıllar itibariyle yerli özel bankaların takipteki alacakları bulunmaktadır. Buna göre yerli özel bankaların takipteki alacakları 2002 yılı itibariyle yaklaşık 3, 2009 kriz yılında 11, 2018’de ise 31 milyar TL’dir. Yerli özel bankaların yıl sonuna göre takipteki kredilerinin artış oranı yaklaşık olarak %36’dır.  


Aşağıda yer alan grafikte yıllar itibariyle kamu bankalarının takipteki alacakları bulunmaktadır. Buna göre kamu bankalarının takipteki alacakları 2002 yılı itibariyle yaklaşık 7, 2009 kriz yılında 5, 2018’de ise 23 milyar TL’dir. Kamu bankalarının yıl sonuna göre takipteki kredilerinin artış oranı yaklaşık olarak %23’dür.  


Türk Bankacılık Sektörü’nün takipteki alacaklarına dair bir değerlendirme yapacak olursak, ilk etapta 2018 yılı itibariyle takipteki alacakların önemli ölçüde artış gösterdiği belirtilebilir. Takipteki alacakların yılbaşına göre artış oranı kalkınma ve yatırım bankalarında yaklaşık olarak %130, katılım bankalarında %40 ve mevduat bankalarında %33 olarak gerçekleşmiştir. Sahiplik açısından sınıflandırıldığında da bu oran yabancı bankalarda yaklaşık olarak %40, yerli özel bankalarda %36 ve kamu bankalarında %23 olarak gerçekleşmiştir. Takipteki alacaklar, Türkiye’nin ekonomik problemleri ile birlikte düşünüldüğünde yüksek artış oranlarının şaşırtıcı olmadığı belirtilebilir. Ekonomik aktivitedeki yavaşlamanın ve son aylarda yönü aşağı olduysa da, yılbaşından bu yana bakıldığında kurlardaki yüksek artışın, bu duruma önemli etkide bulunduğu belirtilebilir.

Takipteki alacakların bankaların faaliyetleri arttıkça tutarsal olarak artması normaldir. Dolayısıyla sağlıklı bir değerlendirme için oransal olarak konuyu ele almak daha doğru olabilir. Bu konuda karşımıza çıkan en önemli oran takipteki alacakların toplam nakdi kredilere oranıdır. Bu oran yıl sonunda %2,95 iken 2018 Eylül’ünde %3,22’ye yükselmiştir. Takipteki kredilerin %3 gibi bir oranda bulunması bankacılık sektörü için sürdürülebilir görünmektedir. Ancak son yıllarda gerek varlık yönetim şirketleri gerekse başta Kredi Garanti Fonu olmak üzere çeşitli düzenlemeler ile yüzdürülen krediler bu oranı aşağı yönlü baskılamıştır. Bankaların tahsil edemediği alacakları varlık yönetim şirketlerine satmalarının birçok avantajı olabilir. Yine bütçeye önemli bir yük getirmesi beklense de, KGF uygulamasının da gerek bankacılık sektörü gerekse ekonomi açısından katkıları bulunmuş olabilir. Ancak bu uygulamalarının detay istatistiklerine ulaşılamıyor olması sektörü izleyenlerin işini zorlaştırmaktadır. Örneğin bankalar varlık yönetim şirketlerine tahsili gecikmiş alacaklarını satmasa bu oran ne olurdu? Bu tür bilgilere araştırdığım kadarıyla ulaşılamıyor. Öyle olunca da takibe dönüşüm oranının önemi azalıyor. Kurumlar kendileri hesaplamalar yapmaya çalışıyorlar. Örneğin bazı yabancı bankalar sayılan koşullar dikkate alınarak yaptıkları hesaplamalarda, takibe dönüşüm oranını yaklaşık çift haneli değerlendiriyor, görünen %3’lik orana bu açıdan ihtiyatlı yaklaşıyorlar. “Takibe Dönüşüm Oranı” başlıklı yazım da okunabilir. Burada son olarak, düzenleyici denetleyici kurumlar tarafından bu konuda veri sunulmasının birçok açıdan fayda sağlayacağını belirterek bitirelim.