Bankaların temel faaliyet alanı
kredilerdir. Karlılığın ana unsuru olan kredilerin bir kısmı ise tahsil
edilemez. Tahsil edilemeyen alacaklar 2-3 yıl gibi bir süre idari ve yasal
olarak takip edilip tahsil edilmeye çalışıldıktan sonra, geriye kalan alacaklar
varlık yönetim şirketlerine satılmaktadır. 2017 Mart ayında Türkiye’de faaliyet
gösteren büyük ölçekli bir banka tahsil edemediği yaklaşık 110 milyon TL’lik
alacağını 9 milyon TL’ye varlık yönetim şirketlerine satmıştır. Böylece söz
konusu alacak tutarının sadece %8’ini tahsil etmiş olmaktadır. Türkiye’de bu
oran tarihsel olarak bakıldığında %10 düzeylerindedir. Bankalar tahsil edilemeyen
alacaklarını varlık yönetim şirketlerine sattıklarında takipteki alacakların
toplam krediler içindeki payı azalmakta, banka bilançosu daha sağlıklı bir
yapıya kavuşmaktadır. Ancak böyle bir satış sonrasında takipteki alacaklarının
tahsil edilemeyen kısmını da (örneğimizde %92) bankalar zarar yazmak
durumundadır. Bu durum doğal olarak banka karlılığını olumsuz yönde
etkilemektedir. Söz konusu zarar bankanın özsermayesini azaltarak bankayı daha
riskli hale getirmekte ve sonrasında bankanın kullandırabileceği kredilerin
azalması durumunu da beraberinde getirmektedir. Dolayısıyla bankaların temel
hedeflerinden birisi, kalitesi yüksek bir kredi portföyü oluşturmaktır.
Bankaların kalitesi yüksek bir kredi
portföyüne sahip olması, uygulanan kredi politikasının başarısına bağlıdır. Bankaların
kredi politikasının temelini de kredinin dört temel unsuru oluşturur.
1.
Süre (Vade)
Unsuru:
Kredi temini ile satın alma gücü alacaklıdan borçluya belirli bir süreliğine
geçer. Yani borç bir süre sonra geri alınmak üzere verilir. Geri ödeme tek
seferde yapılabileceği gibi taksitler halinde de gerçekleştirilebilir. Geleceğe
dair öngörü yapmak vade uzadıkça zorlaşır. Yani kredinin vadesi uzadıkça risk
de artar. Riskin daha yüksek olması krediyi kullananın maliyetinin, krediyi
kullandıranın da getirisinin yüksek olması anlamına gelmektedir. Örneğin 2017
yılı Nisan ayı itibariyle Türkiye’nin büyük ölçekli bankalarından birinin
sunduğu konut kredilerini inceleyelim. Söz konusu banka 60 ay vade için %0,99
faiz oranı sunarken, bu oran 120 ay için %1,08’dir. Görüldüğü üzere uzun vadede
risk daha yüksektir dolayısıyla kredi kullananın maliyeti, bankanın da getirisi
daha yüksek olacaktır.
2.
Güven Unsuru: Kredinin kelime
anlamlarından birisi de güvendir. Kredi kullanacak kişi ya da kurumun banka
nezdinde saygınlığı olmalıdır. Bankalar uzun yıllardan beri birlikte
çalıştıkları müşterilerinin yeni kredi taleplerini hızlı bir şekilde ve düşük
faiz oranları sunarak yerine getirebilirler. Ancak günümüzde bu tür
müşterilerin toplam müşteriler içindeki oranı oldukça düşüktür. Dolayısıyla
bankaların kredi taleplerini yerine getirmeden önce iyi bir istihbarat
çalışması yapmaları gerekmektedir.
3.
Risk Unsuru: Bankaların
kredilendirme işleminde aldıkları risk, kredi anapara ve faizinin zamanında tahsil
edilememe olasılığını ifade eder. Bankalar riski azaltabilmek için teminat
gösterilmesini bazı krediler için talep eder. Risk realize olursa yani borçlu
ödemelerini gerçekleştirmezse, teminatlar satılarak alacak karşılanmaya
çalışılır. Ancak bu durumda da teminatın nakde çevrilmesi ve teminatın değeri
sorun olabilmektedir. Küresel finans krizi ile birlikte ABD’de konutların
değerindeki azalmaya bağlı olarak bankaların ciddi zararlar yazabildiklerini
gördük.
BDDK’dan
sağladığım aşağıda yer alan grafik, 2012 yılı Ocak ayı ile 2017 Şubat ayı
arasında takipteki alacakların toplam krediler içindeki oranını göstermektedir.
Grafikte takipteki alacaklar oranının yükselen bir trende sahip olduğu
görülmektedir. Bu durum bankacılık sektörü için doğal olarak olumsuz
karşılanır. Açıklanan son oran %3,25’dir. Makalenin giriş kısmında anlatıldığı
üzere varlık yönetim şirketleri bankaların takipteki alacaklarını satın
almakta, böylece bankalar bu alacaklardan kurtulup takipteki alacakların toplam
krediler içindeki oranını düşürebilmektedir. Varlık yönetim şirketleri her
geçen yıl daha fazla tutardaki alacağı bankalardan satın almaktadır. Yani
takipteki alacaklar varlık yönetim şirketlerine satılmasa bu oran çok daha yüksek
olacaktır.
4.
Getiri Unsuru: Kredilendirme
işleminde bankalar, maliyetlerini karşıladıktan sonra geriye makul düzeyde kar
bırakacak bir getiriyi müşterilerinden talep ederler. Kredilerden bankalar faiz/kar
payı ve komisyon geliri elde eder. Uygulamada bankalar kredi ile birlikte
bankanın diğer ürünlerinin pazarlamasını da yaparak diğer bir ifade ile çapraz
satış yaparak müşteri bazında getiriyi yükseltmeye çalışmaktadırlar. Bankanın
kredilerdeki getirisi krediyi kullananın maliyeti olmaktadır. Risk ve getiri
birlikte hareket eder. Bankalar kredi notu yüksek müşterilere verdikleri
kredilerde daha düşük risk aldıkları için, onlara düşük faiz/kar payı oranları
sunabilirler. Toplumda finansal okuryazarlık düzeyi yükseldikçe ortalama kredi
notu artacak, bu durumda da bankaların risk yönetimindeki başarısı artabileceği
gibi, banka hizmetlerinden faydalananların da maliyetinin azalması mümkün
olacaktır.
Varlık yönetim şirketlerine satılan batık krediler ile birlikte alacakların toplam krediler içindeki oranını ne olurdu ? Dünya ölçeğinde olması gereken (normali) nedir ?
YanıtlaSilAyrıca bankaların bu batık kredileri , sadece %8 ile satmalarının amacı nedir ? Karlılık oranlarımı çok yüksek ?
Varlık yönetim şirketlerinin alımlarına dönük toplu veri yok. İlerde hazırlanırsa hesaplayabiliriz. Ancak son yıllarda alımlarını artırdılar. Olmasalardı tahsil edilemeyen alacakların toplam krediler içindeki oranı %4 düzeylerinde olurdu diye düşünüyorum.
SilGelişmiş ülkelerde oran daha düşük. Ancak küresel krizle birlikte Yunanistan başta olmak üzere AB ülkelerinde bu oran çok arttı. Biz de %2-3 düzeyinde seyrediyor. Bankalar da bu oranı şimdilik taşıyabiliyor. Ancak oran artış trendinde diğer taraftan bankaların kar marjları azalıyor. Dolayısıyla ilerleyen dönemde taşımak zorlaşacak düşünüyorum.
Bankalar tahsili edilemeyen alacaklarını 2-3 yıllık takibin sonunda varlık yönetim şirketlerine satıyorlar. Yani tahsil edilme ihtimali iyice düşmüş oluyor. Bu alacaklar varlık yönetim şirketlerine devredildiğinde bankaların kredi portföyünün kalitesi artıyor ve takip masraflarından kurtuluyorlar. Bu sebeplerle tahsili gecikmiş alacaklar ortalamada alacak tutarının %10'una satılıyor.
Sorular için teşekkür ederim. Açıklama fırsatı oldu.
Aynı zamanda sayılan kredilerin çoğu teminatsız açık ve bireysel krediler. Sme ve diğer sektorlerde oran daha farklı.
SilVarlık yönetim şirketleri, bu riskli yatırımı niçin yapıyor? Bir başka şekilde ifade etmek gerekirse, nasıl bu paraları tahsil ediyorlar? Banka yasal yollardan alabilecek olsaydı alırdı zaten.
YanıtlaSilBugün bir banka %5,6 bedelle batık kredilerini bir varlık yönetim şirketine sattı. İki tarafında çeşitli avantajları var. Varlık yönetim şirketi bu alacakları çok ucuza alıp bu konudaki uzmanlığı ile kar sağlamaya çalışıyor. Banka da asli işine (kredi-mevduat) odaklanıyor. Batık kredilerinin bir kısmından kurtulduğu için aynı zamanda banka bilançosunu daha iyi bir hale getirmiş oluyor.
SilBatik kredileri alanlar hukuk dışı yontemlere başvuruyorlarmi mesela ikrah gabin yada hile gibi
YanıtlaSilBilmiyorum.
Sil