Ağustos sonu itibariyle mevduat stopaj oranlarında 3 ay geçerli olmak üzere bazı değişikliklere gidilmişti. Süre uzatılmadı ve kasım sonu itibariyle eski oranlara geri dönüldü. İlk olarak stopaj oranlarında ne tür bir değişiklik yapıldığına bakalım. Sonra neden bu uygulamaya gidildiğini değerlendirelim. Sonra da istenen sonuçlarının elde edilip edilmediğini analiz etmeye çalışalım.
Aşağıdaki tabloda bahsi geçen değişiklikler yer almaktadır. Bu düzenleme ile döviz tevdiat hesapları için 6 aya kadar vadeli hesaplarda stopaj oranı %18’den %20’ye, 1 yıla kadar vadelerde %15’ten %16’ya çıkarılırken 1 yıldan uzun vadeli hesaplarda ise %13’te sabit tutulmuştur. Diğer taraftan TL hesapların stopaj oranlarında ise indirime gidilmiştir. 6 aya kadar vadeli hesaplarda stopaj oranı %15’ten %5’e, 1 yıla kadar vadeli hesaplarda %12’den %3’e ve 1 yıldan uzun vadeler için %10’dan %0’a düşürülmüştür. Katılım bankalarının katılım hesaplarına ödediği kar payları için de aynı oranlar söz konusudur. Bu düzenleme ile döviz tevdiat hesaplarının vergi oranlarını bir miktar artırılmış, TL mevduat hesaplarının vergi oranları ise önemli ölçüde azaltılmıştır.
|
02.01.2013
- 30.08.2018
|
31.08.2018
- 30.11.2018
|
Döviz tevdiat hesaplarına yürütülen
faizlerden;
|
%
|
%
|
a. Vadesiz ve ihbarlı hesaplar ile 6
aya kadar (6 ay dâhil) vadeli hesaplarda
|
18
|
20
|
b. 1 yıla kadar (1 yıl dâhil) vadeli
hesaplarda
|
15
|
16
|
c. 1 yıldan uzun vadeli hesaplarda
|
13
|
13
|
TL Mevduat faizlerinden;
|
%
|
%
|
a. Vadesiz ve ihbarlı hesaplar ile 6
aya kadar (6 ay dâhil) vadeli hesaplarda
|
15
|
5
|
b. 1 yıla kadar (1 yıl dâhil) vadeli
hesaplarda
|
12
|
3
|
c. 1 yıldan uzun vadeli hesaplarda
|
10
|
0
|
Döviz tevdiat hesaplarının vergi oranları artırılırken, TL hesaplarda oranların düşürülmesi şüphesiz dövize olan talebi azalmayı TL’ye olan talebi ise artırmayı hedeflemektedir. Böylece dolarizasyonun önüne geçilmeye çalışıldığı söylenebilir. İlgili dönemde gerek döviz gerekse TL vadeli hesap faizlerinin yılın en yüksek düzeyinde olduğunu da belirtelim. Yine aynı dönemde döviz kurları gerilese de yüksek düzeylerde seyretmiştir. Peki, uygulama istenen sonuçlara ulaşmış mıdır? Başka bir ifade ile tasarruf sahipleri döviz satıp Türk Lirası almışlar mıdır? Bu soruya Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’ndan sağlanan veriler ile cevap arayalım.
Aşağıda yer alan grafikte TL mevduatlar, stopaj uygulamasının dönem başı ve dönem sonu değerleri ile yer almaktadır. Buna göre ağustos sonunda yaklaşık 1 trilyon 27 milyar TL düzeyinde olan TL mevduat, kasım sonunda yaklaşık 1 trilyon 22 milyar TL düzeyine gerilemiştir. TL mevduatın gerek faizlerin anaparaya eklenmesi gerekse enflasyondan dolayı azaldığı pek görülmez. TL mevduatın genelde arttığından bahsederiz, bazen artmış ama artış hızı azalmış deriz, azaldığı dönemler ise çok nadir görülür. Hal böyleyken, bir de önemli ölçüde vergi avantajı söz konusuyken, TL mevduatın azalması düşündürücüdür. Bu grafiğe bakıldığında istenen sonucun alınamadığı söylenebilir. Bir de döviz hesaplarına bakalım.
Aşağıda yer alan grafikte bankalarda bulunan döviz hesaplarının ilgili tarihlerdeki değerleri bulunuyor. Bankalarda açılan döviz tevdiat hesaplarının büyük bir kısmı Amerikan Dolar’ı cinsinden tutuluyor. Daha sonra, başta Euro olmak üzere diğer dövizler ile açılan hesaplar ve kıymetli maden hesapları geliyor. Merkez Bankası diğer dövizlerinin değerini de Amerikan Doları cinsinden bize sunuyor. Maalesef burada da yukarıdaki grafiğe paralel ve beklenenin tam tersi bir durum bizi bekliyor. Bankalardaki yabancı para mevduatlar yaklaşık 184 milyar dolardan yaklaşık 189 milyar dolara yükselmiş bulunuyor.
Peki TL mevduatın lehine, YP mevduatın aleyhine yapılan bu düzenleme neden sonuç getirmemiş olabilir?
Bu yapılmasaydı durum daha kötü olabilirdi diye düşünülebilir. Şüphesiz düzenlemenin hiç etkisi olmamıştır denemez. Ama bu düşünce, durumu tek başına açıklamaz. Zannımca burada en önemli konu, TL mevduat hesaplarının uzun zamandır negatif reel getiri sunmasıdır. Daha açık ifadeyle mevduat faizinin enflasyonun altında kalması ve mudilerin satın alma güçlerinin sürekli azalıyor olmasıdır. Son yıllarda TL mevduat hesaplarında tasarruflarını değerlendiren mudiler, mevduat faizlerindeki her artışla birlikte, reel getiri elde etme umuduyla bu davranışlarını sürdürdüler. Ancak her seferinde arkadan gelen enflasyon daha yüksek oldu. TL faiz oranını çok yüksek bulup paralarını TL hesaplarda değerlendirirken enflasyon yüksek görülen faiz oranlarını da geride bıraktı, her seferinde en kötü geride kaldı denmek istendi belki, ancak en kötü bir türlü geride kalmadı. Anlatılmaya çalışılan bu durum birkaç yıldır sürüyor. Dolayısıyla satın alma güçleri azalarak her seferinde bunu acı bir şekilde tecrübe eden tasarruf sahipleri dövize hesaplarına yöneliyor. Bu süreçte döviz hesaplarının oranı %53’e kadar yükseldi. Kurlardaki gerilemenin etkisi ile şuan %50 düzeylerinde bulunuyor. Velhasıl, dolarizasyonu hafifletmenin yolu enflasyonu düşürmekten geçiyor vergi indirimlerinin etkisi çok sınırlı kalıyor.
Burada bir başka konu toplumumuzda vergi bilincinin olmamasıdır. Bu bilincin oluşması için bir çaba ortaya konduğu da pek söylenemez. Aslında bu çok önemli toplumsal bir problemdir. Bu bilinç edinilse birçok sorunun çözümü de daha kolay olur. Hal böyle olunca TL mevduat stopaj oranlarındaki indirimin etkisi sınırlı kalıyor. Kimi tasarruf sahiplerinin bu düzenlemeden haberi dahi olmuyor.
Stopaj oranlarındaki indirim ile kamu önemli miktarda bir gelirden vazgeçmiş oldu. Hem de mali disiplinin veya bütçe açığı da diyebiliriz daha önemli hale geldiği bir dönemde. Bu açıdan değerlendirildiğinde mevduattaki stopaj indirimi için, “attığımız taşın ürküttüğümüz kurbağaya değmediği” söylenebilir.