Ekim
ayı bütçe gerçekleşmeleri açıklandı. Genişlemeci maliye politikasının bir
sonucu olarak mali disiplindeki bozulmanın devam ettiğini görüyoruz. Ekim ayı
ve Ocak – Ekim dönem rakamlarına bakalım. Sonra da bir değerlendirme yapmaya
çalışalım. Aşağıda yer alan grafikte aylık bütçe dengesi yer almaktadır. 2016
yılı Ekim ayında 104 milyon TL açık veren bütçe, 2017 yılı Ekim ayında 3,3
milyar TL açık verdi. Aylık rakamlara bakıldığında geçen yılın Eylül ayına göre
daha iyi bir aylık gerçekleşme söz konusu.
Ekim
ayında bütçe gelirleri önceki yılın aynı ayına göre %21,8 oranında artarak 52,8
milyar TL’ye, bütçe giderleri %29,2 oranında artarak 56,2 milyar TL’ye
yükseldi. Ekim ayında geçen yılın aynı ayına göre bütçe gelirleri de bütçe
giderleri de artış göstermiş oldu. Ancak giderlerdeki artış daha yüksek oranla
gerçekleşti.
Aşağıda
yer alan iki grafikte de 2016 ve 2017 yılının ilk on ayının bir karşılaştırması
bulunmaktadır. Ocak – Ekim 2016 döneminde bütçe 12,1 milyar TL açık vermişken,
Ocak – Ekim 2017 döneminde bütçe 35 milyar TL açık verdi. Başka bir ifade ile
bütçe açığı yaklaşık 3 katına çıkmış oldu.
Ocak
– Ekim 2017 döneminde bütçe gelirleri önceki yılın aynı dönemine göre %13,8
oranında artarak 509,4 milyar TL olurken, bütçe giderleri %18,4 oranında
artarak 544,4 milyar TL’ye yükseldi.
2016
yılı ile karşılaştırdığımızda bütçede belirgin bir bozulma söz konusu. 2017
yılında ekonomik büyümeyi artırmayı tercih etmiş olmanın da bir bedeli veya
uygulanan genişlemeci maliye politikasının sonucu da denebilir.
Bardağın
dolu ve boş yanlarını ayrı ayrı değerlendirelim. Önce işe olumlu tarafından
bakalım. Avrupa Birliği’nin ekonomik kriterlerine göre bütçe açığının GSYH’ye
oranı %3’ü aşmamalıdır. Bizde bu oran yıllardır %1 seviyelerindedir ve AB ülkeleri
içinde en iyi oranlardan biridir. Yani ülkemizde yıllardır mali disiplin söz
konusudur. Mali disiplinin önemine dair ilave bilgiler için ilgili yazı okunabilir.
Mali disiplin önceki yıllarda sağlanan ekonomik kazanımlarda büyük role sahip
olmuştur. 2017 yılı ile birlikte risklerin belirmesiyle buradaki alanın (%3’e
kadar) kullanılıyor olmasının çok fazla mahsuru olmayacağı düşünülebilir.
Dolayısıyla bu alan kullanılarak sağlanacak ekonomik büyümenin tercih edilmiş
olması iyi bir tercih olarak görülebilir. Ancak bu noktada altını çizmemiz
gereken bir husus da vardır. Ekonomi %5 gibi bir hızla büyürken bütçe açığının
önemli ölçüde artması, büyümenin sürdürülebilirliği konusunda tereddütler
oluşturmaktadır. Diğer taraftan ekonomik büyüme hız keserse bütçe açığının
nerelere varabileceğini de düşünmek gerekir.
Bardağın
boş tarafına bakarsak da, bu yılki bütçe açığının geçmiş yılların 2 katında
fazla, 60 milyar TL civarında olacağı belirtiliyor. Bütçe açığının önceki
yıllara göre %100’den fazla artışı şüphesiz piyasalarda tedirginlik
oluşturuyor. Böylece bütçe açığının GSYH’ye oranı %2’yi aşabilecek. Yıllardır %1
seviyesinde seyreden bu oranın birden sıçrama göstermesi önem arz ediyor.
Burada önemli olan ipin elde kaçıp kaçmaması. Öncelikle bütçe açığında artık %1
seviyelerine dönmemizin oldukça zor olduğunu düşünüyorum. Peki, daha da
yukarıya gider mi? Öncelikle gitmemesi gerektiğini belirtelim. Çünkü ekonomi
olarak elimizde tek çapamız bu kaldı. Dış finansman ihtiyacımız artarken mali
disiplini kaybetmek çok kötü sonuçlar doğurabilir. Bence mali disiplinin elden
kaçırılma riski yok da değildir. Bütçe açığının GSYH’ye oranı bu yıl %2
civarında gerçekleşmesi beklenmektedir ancak 2018’de %3’e tırmanabilir. Çünkü
yap-işlet-devret uygulaması ile verilen gelir garantileri her geçen yıl bütçeye
daha fazla yük getirecektir. Özelleştirme gelirleri bundan sonra eskisi kadar bütçeyi
destekleyemeyecektir. Yine bu yıl hız verilen Kredi Garanti Fonu uygulaması
önümüzdeki birkaç yılda bütçeye önemli bir yük getirebilir. Bu uygulama mevcut
haliyle birkaç yıl içinde bütçeye 20 milyara varan bir yük getirebilir. Ancak
KGF uygulamasının devam ettirilmesi de zaman zaman gündeme gelmektedir ki, bu
da bütçeye daha fazla yük demektir. Diğer taraftan son günlerde gündeme gelen
vergi artışları söz konusu olumsuz etkileri bir miktar telafi edebilir.
Bu
yıl bozulan bütçe görünümünün yanı sıra, sayılan nedenlerden dolayı önümüzdeki
yıllarda da geçmiş yıllardaki düzeylere muhtemelen geri dönemeyecek olmamız,
ülkemizin en önemli risklerinden biridir.